Home
Choose a Template
Main Menu
Home
Joomla! License
News
Blog
Links
Contact Us
Search
News Feeds
FAQs
Wrapper
Joomla! Home
Joomla! Forums
OSM Home
Administrator
Login Form





Lost Password?
No account yet? Register
İMAMLİKOYU.TR.GG
Bilgi Güçtür, Paylaştıkça Büyür!

BY MAKARACI GENÇ

SIIR (4)

PAYLAŞABİLİR MİSİN

Sen benimle gökyüzünde koşmayı,
Sen benimle ölürken buluşmayı
Paylaşabilir misin?
Güneşi koklayınca çatlayan bir tohumu
Irmağın yüreğinde çiçeklenen yangını
Her akşam yalnızlığı uyandıran toprağı
Her sabah bir gölgeyi sevindiren yaprağı
Paylaşabilir misin.
Sen benimle gökleri paylaşabilir misin
Hani salkım saçaktır bulutlarda sevgiler
Hani bir turna gibi üryan olunca yürek
Bahçesinde umuda kanatlanır serviler
Sen benimle yağmurun nefesini
Sen benimle tomurcuğun sesini
Bir hülyanın dalgın avuçlarında
Gölgesini arayan bir kuşun kafesini
Paylaşabilir misin?
Her limanda bekleyen benim yalnızlığımdır
Her geminin demir attığı yerde
Parçalanan kalbin çığlıklarıyla
Dağılan kırmızı benim yalnızlığımdır.
Gemilerin güvertesinden sızan
Tayfaların masum bakışlarında
Kelepçeler vurulan benim yalnızlığımdır.
Denizin kollarında uyurken kadırgalar
Zıpkınlanan balığın gözlerinde kıvranan
Benim yalnızlığımdır
Sen benimle karanlık gecelerde
Alabilir misin avuçlarına
Denizin dibinde ki bir ateş böceğini
Sen benimle kumlara gömülmeyi
Sen benimle ölürken de gülmeyi
Paylaşabilir misin?
Yosunlarda ağlayan yitik bir defineyi
Dalgalara tırmanan kalbin çizgilerini
Yıldızlara gül kokusu taşıyan
Kaptanları ağlatan aşkın ezgilerini
Paylaşabilir misin?
Rıhtımları kıskanan benim ayrılığımdır
Karaya çıktığında vurulan her askerin
Kanıyla ıslanan benim ayrılığımdır
Kurşunlanan deniz fenerlerinin
Kapanan göz kapakları ardında
Acıların heykelini yontan
Benim ayrılığımdır
Sen benimle rüzgarı tutuşturan alevi
Kasırgayı,tayfunu,suları yutan devi
Paylaşabilir misin?
Benim ruhum kuşların öldüğü anda biter
Senin ruhun kuşları öldürürken dirilir
Benim ufuklara baktığım yerde
Yorgun savaşçılar seferden döner
Senin her umudu yıktığın yerde
İçimizde yanan kandiller söner.
Şimşekler susunca tükenir sesin
Bulutlar tutunmuyor kanlı kirpiklerine
Sen bir yanardağı sevecek kadar
mavi değilsin
martılardan,mürekkep balığından
suları sevmeyi öğrenmelisin
adımların öylesine karanlık
bana doğru yürüdüğün her sabah
ansızın akşam olur
senin o kızıl dudaklarında
unuturum çiçeklerin adını
artık duymalısın uykuda bile
kervanları gördüğün mesafeden
çöllerin feryadını.
Benim intizarımdır çölde kum fırtınası
Bedevi bir infilaktır susuzluk
Her serabın ortasında bunalan
Her Mecnun yüreğinin beyaz kıvrımlarında
Leyla’;yı arayan benim intizarımdır
Hani bir ahunun can damarından
Kelebekler uçar sılaya doğru
Hani aslanları avlayan bir yiğidin
Bir vahşinin pençelerinde solan
Karanfili güvercindir ansızın
Kelebeğin kanadında büyüyen
Güvercinin renklerinde uyuyan
Benim intizarımdır.
Sen benimle bir yılan derisini
Bir akrebin gözlerinde ölümü
Bir zakkum türküsünü
Bir kaktüsün süsünü
Paylaşabilir misin?
Sen benimle kumlara gömülmeyi
Sen benimle ölürken de gülmeyi
Paylaşabilir misin?
Hani mum ışığında gölgelerde gariptir
Evlerin duvarında gezinir çaresizlik
Ağıtlar parçalanır içimizde köz gibi
Bir yudum suya bile karışır da hüznümüz
İncecik bir perdedir mutluluk,yanar gider
Bilmez misin ki,
umut bir kuştur,konar gider
Çoğalır kuşkuları tuzağa düşenlerin
Hani bir ısırgandır güzel yüzlü han kızı
Örümcek yuvasına bırakır ellerini
Gergefinde laleye benzetir ahımızı
Sen benimle mevsimlerin ardında
Kımıldayan bir ihtilal gülünü
Paylaşabilir misin?
Samerra’;da hüü çeken dervişin sızısını
Hakan sarayında bir alın yazısını
İstanbul’;da uyuyan devlerin rüyasını
Erzurum’;da hüma kuşunun yuvasını
Tanrı Dağları’;nda çiğdemin sevdasını
Paylaşabilir misin?
Sen benimle gökyüzünde koşmayı
Sen ölürken buluşmayı…;


 
Ölümdün Yüreğime

gelişlerin ölümdü yüreğime,
oysa hasrettim geleceğin güne,
çok istedim sarılmayı,sıcak tenine,
dokunamadım,bakamadım gözlerine....
kalbim aşka mezar kazmış,
aşktan yana hep yanmış,
sevdan yüreğimin düşmanıymış,
anladım sevdan harammış....

gene karşımdasın,geldin(!)
ama benim değilsin, elsin,
her gün öldürüyor gelişin
beni gömmek için mi geldin....

hep yandım, hep ağladım,
derdimi kimseye anlatamadım,
sevdan yüreğimdeydi bırakmadım
sensizken de hep ağladım.....

OLMALI MI?

Ağlamak için gözden yas mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mi?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık; para, malmı çalmaktır?
Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
Solması için gulu dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mı olmalı?
Saclar bağ, gözler silah, gülüş, kursun olamaz mı?

Merhaba!

Merhaba!
doğan gün
dal uçları tomurcuklar
dağların esen rüzgarı
sıvırcık kuşlarının sevinci bahar
güneşe koşan çocuklar
bahardalım
merhaba !

Merhaba !
sevgi düşüm
utangaç gülüşüm
ilk yaşam çığlığı
gelin duvağı
türkü tadındaki yaşam
yürekteki sevda, gözlerdeki ışıltı
dudaktaki şarkı,
özlemi çekilen yarınlar
İçerdekiler dışardakiler
hasreti kanayan dostlar
merhaba !

Merhaba !
ağaçta göveren dal
güllerin güne gülüşü
yerdeki çiy, gökteki ay
yağmurun çimlere dökülüşü
salkım-saçak bulut
Güzel umut
yedi iklim dört mevsim
evrenin renk renk cümbüşü
günüm, günaydınım, gülaydınım
merhaba

Merhaba!
ey dostluk, iyilik, güzellik
insanlık,merhamet, barış
sevgiye susayan yürek
yanakta gözyaşı ıslağı
dudakta kanayan şiir
kalbe dolan aşk
ey sevda yolcuları
sevgi bostanı gönlüm
merhaba

Merhaba !
güneşle beslediğim
sevgiyle süslediğim
gönlümün sultanı yar
dostluk diyarı ülkem
sevgi bahçem, duygu pınarım
hasretim, asyam, anadolum
yüreğim, sevdam, yeni gelinim
merhaba

KÜÇÜK MUTLULUKLAR

Küçük derelerdir büyük nehirleri oluşturan
Küçük mutluluklar, küçük, küçücük derelerdir
Büyük nehri ararken üzerinden atladığın
Arkana dönüp de bakmadığın
Küçük mutluluklar
Çıtır çıtır Kızılay simitidir, çayın yanında
Aniden radyoda karşına çıkan şarkı
Kar yağınca tatil olan okul
Başarılı bir rejimin birinci günü
Sokakta sevebildiğin kedi
Yürüyen güvercinin kafası
Tenekedeki fesleğen
Kurumuş çamaşırlar, bir kış ikindisi
Geri gelen elektrik
Babanın hikayeleri
Annenin yemeği
Tamir ettiğin alet
Yeşil t-shirtün, yatarken giydiğin
Bir dostun başarısı, neler çektiğini bildiğin
Elini sımsıkı tutan minik el
Dudağında ıslık yürüdüğün yol
Birden çıktığın yolculuk
Sana açılan kapılar
Sana kapıyı açanlar
Hoş gelenler
Hoş buldukların
Yalnız kalabilmek - dilediğinde
Kavuşabilmek - özlediğinde
KÜÇÜK İSTAVRİTİN ÖYKÜSÜ

Küçük istavrit, yiyecek bir şey sanıp
hızla atıldı çapariye
önce müthiş bir acı duydu dudağında
gümbür gümbür oldu yüreği,
sonra hızla çekildi yukarıya...

Aslında hep merak etmişti
denizlerin üstünü
neye benzerdi acep gökyüzü.
Bir yanda büyük bir merak,
bir yanda ölüm korkusu.

"Dudağı yarıklar" denir,
şanslıdır onlar, hani
görüpte gökyüzünü, insanı,
oltadan son anda kurtulanlar.

Ne çare balıkçının parmakları
hoyratça kavradı onu
küçük istavrit anladı; yolun sonu.
Koca denizlere sığmazdı yüreği.
Oysa, şimdi yüzerken
küçücük yeşil leğende,
cansız uzanıvermiş dostlarına
değiyordu minik yüzgeci.

İnsanlar gelip geçtiler önünden,
bir kedi yalanarak baktı gözünün içine
yavaşça karardı dünya,
başı da dönüyordu.
Son bir kez düşündü derin maviyi,
beyaz mercanı, bir de yeşil yosunu.

İşte tam o anda eğilip aldım onu.
Yürüdüm deniz kenarına
bir öpücük kondurdum başına,
iki damla gözyaşından ibaret sade
bir törenle, saldım denizin sularına.

Bir an öylece baka-kaldı
Sonra sevinçle dibe daldı.
Gitti tüm kederimi söküp atarak,
teşekkürü de ihmal etmemişti.
Bir kaç değerli pulunu
Elime, avuçlarıma bırakarak.

Balıkçı ve kedi şaşkın baktılar yüzüme.
Sorar gibiydiler, neden yaptın bunu, niye?
"Bir gün dedim, bulursam kendimi
yeşil leğendeki
küçük istavrit kadar çaresiz,
son ana kadar
hep bir umudum olsun diye..."!!!!!!

BU NASIL DÜNYA ŞİİR GÖZLÜM

KONUĞUM OL


Bir akşam konuğum ol
oturup konuşalım biz bize
Anıların çubuğunu yakıp
uzatalım geceyi biraz

Geçmişe bir el sallayıp
yaşanan günleri konuşalım
ve günlerin üstüne çöken
dumanlı, isli havaları

Kendimize daha az zaman
ayırsak da olur geceden
Çünkü boğulabilir insan
yalnız kendini düşünmekten

Kapağı açılmayan kitaplar
unutulmuş aşklar gibidir
Kitaplardan söz edelim
ve onların gizli kalmış
sessiz tadlarından
misafirim ol


Sabaha doğru perdeyi
aralayıp ufka bakalım
ve bir çocuk gibi
hayretle seyredelim
güneşin kızıllığını

Konuşulmadan kalan
daha çok şey vardı
diye düşünerek çıkalım
güneşle kucaklaşan balkona
—; Üşütmesin sabah serinliği

Bir bardak demli çay
burukluğu gibi kalsın
gecenin ve sabahın tadı
yaşasın anılarımızda

Konuğum ol, oturup
konuşalım bir akşam
ve uzatalım geceyi
sözün çubuğunu yakarak



 -KAHVALTI-

Kahvaltı hazırladım sana da gönderiyorum, umut dolu omlet,
haşlanmış sevgi, bir dilim tutku ,seni seviyorum reçeli ve bir de
yalnızlık demledim kaç şekerli olsun?
*Sen, kalbime giren bir sevda kurşunusun,
Seni, ya orada bırakacaklar,Ya da, çıkarırken canımı alacaklar aşkım...
*Her mevsim kalbimde kır çiçeğim benim Dualarım sana gözbebeğim benim
Ölsem de vazgeçmem tek dileğim benim Sen benimsin ben de senin
Sonsuza kadar yemin ederim.
*Yaşadığım her an Seni özlemeye itiyor beni
Ağır geliyor yokluğun
Beklediğimsin, özlediğimsin, özlemimsin...
*Yedi ayrı iklimden,
Yedi çeşit arı getirseler,
Yedi çeşit arı,
Yedi ayrı çiçeği dolaşsa,
Yedi ayrı çiçekten bal yapsa senin kadar tatlı olamaz...
*sen hala anılarımın en beyaz yanısın
sen buğulu bir camın ardından izlediğim hayatın yarısısın
sen sağanakla gelen sabahlarda çok eski bir şarkının adısın...
*Sen yemeğimin tuzu, yüreğimin buzu, anasının en güzel kızı...
Sen kalbimde en tatlı sızı, sen bütün varlığımın sevimli hırsızı...
Sen sevdikçe sevilesi, övdükçe övülesi, öptükçe öpülesi, aşık
oldukça olunacak aşkımsın

HAKAN OĞUZ
ISLAK GÜL

Seninle paylaşmak uykularda en büyük günahları
Seninle uyanmak nice çılgın gecelerden sonra.
Alır, götürür beni kokun uzaklara, en uzaklara
Ağzın; dudaklarımda ıslak bir güldür sabahları

Tenin çekiyor beni, tenin tutmuş saçlarımdan
Afrikalı kölenim senin, esirinim, mecburunum
Gözlerin değmese gözlerime kahrolurum
Ölürüm, çekersen ellerini avuçlarımdan

Dönsün başım, tutuşsun damarlarımda kanım
Gel, otur yanı başıma, erişilmez kadınım
Yum iri gözlerini, devir kirpiklerini
Ser önüme, bir hazine gibi güzelliklerini

Sana en muhtaç olduğum şu anda gel.
Yaşamak olsan da gel, ölüm olsan da gel...

MURAT TİRYAKİ
HİÇBİR VAKİT

Hiçbir vakit tam karanlık değil gece
kendimde denemişim ben
kulak ver dinle
her acının sonunda açık pencere vardır
Aydınlık bir pencere
Hayal edilecek bir şey vardır
yerine getirilecek istek
doyurulacak açlık
cömert bir yürek
uzanmış açık bir el
canlı bakan gözler vardır
bir yaşam vardır yaşam
bölüşülmeye hazır...

 

 
Bugün 15 ziyaretçi (20 klik) kişi burdaydı!
Polls
Do you like our templates
Who's Online
We have 2 guests online
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol